22-28 Nisan Dünya Aşı Haftası
Günümüzde aşılamanın önemini hatırlatmak adına her yıl nisan ayının son haftası Dünya Aşı Haftası olarak kutlanıyor. Dünya’da ilk aşı uygulaması yaklaşık 300 yıl önceye dayanıyor ve o zamandan bu yana aşılama, hastalık ve hastalık ilişkili mortalitenin önlenmesinde göze çarpan en etkin ve uygun maliyetli küresel halk sağlığı göstergesidir.
Aşılar her yıl 2-3 milyon ölümü önlüyor.
Dünya Sağlık Örgütü bağışıklamanın her yıl difteri, tetanoz, boğmaca ve kızamık kaynaklı tahmini 2 ile 3 milyon ölümü önlediğini bildiriyor. Benzer durumu Covid-19 pandemisi sırasında da yaşadık, yaşıyoruz. Aşıların ağır hastalıktan ve ölümden koruduğu kanıta dayalı olarak net bir şekilde biliniyor. Bireylerin sağlıklı yaşam hakkının en temel bileşenlerinden biri olan aşıların yerini alabilecek alternatif bir uygulama yoktur. Ülkeler de önlemlerini bu doğrultuda alıyorlar.
Türkiye’de uygulanmakta olan güncel aşı programıyla Difteri, Tetanoz, Boğmaca, Pnömokok, Çocuk felci, Tüberküloz, Hepatit B, Hepatit A, Hemofilus influenza Tip b, Kızamık, Kızamıkçık, Kabakulak, Suçiçeği enfeksiyonlarına karşı olmak üzere toplam 13 hastalığa karşı rutin çocukluk aşılaması yapılıyor.
“Aşılanmak bireyin önce kendi bedenine sonra da topluma karşı sorumluluğudur.”
Aşılamanın bireyin korunması yanında toplumsal olarak da önemli etkisi vardır. Toplumun belli bir bölümünün herhangi bir yolla bir etkene karşı bağışık olması halinde bulaşma zincirinin kırılacağı ve yayılımın duracağı kabul edilir. Bu duruma kitlesel immünite (toplumsal bağışıklık) adı verilir. Kitlesel immünite, bir popülasyonun büyük bir yüzdesi bir enfeksiyona karşı bağışıklık kazandığında, enfeksiyon zincirinin kırılması sonucu hastalık oluşturan etkenin ortamda bulunamamasından kaynaklı, dolaylı bir korunma şeklidir. Böylece aşılanamayan ya da aşıya karşı yeterli bağışıklık oluşturamayan bireyler de korunmuş olur. Sonuç olarak aşılanmak her bireyin önce kendi bedenine sonra da topluma karşı sorumluluğudur.