13-20 Eylül Sepsis Farkındalık Haftası
23 Eylül 2019

13-20 Eylül Sepsis Farkındalık Haftası Dolayısıyla Gümüşhane Devlet Hastanesi Doktorlarından Uzm. Dr. Ayşegül Bilge Sepsis konusunda açıklamalarda bulundu.
Sepsis; vücuttaki herhangi bir enfeksiyona karşı vücudun geliştirdiği yanıtların artık vücudun organ ve dokularında zarara neden olması ve bunun sonucunda farklı organ yetersizlikleri, şok ve ölüme neden olabilen bir hastalıktır.
Dünyada gelişen sepsis vakalarına baktığımız zaman bir çıkarım yapmamız gerekirse bizim ülkemizde yılda 300 bin kişinin sepsise maruz kaldığı ve bunların da ölüm oranının yüzde 15-60 olarak düşündüğümüzde, 65 bin-165 bin kişinin sepsise bağlı olarak hayatını kaybetmektedir.
Enfeksiyonların birçoğu sepsise yol açabilir. Bunlar arasında zatürre, idrar yolu enfeksiyonları, karın içi enfeksiyonlar, deri veya yara enfeksiyonları ya da menenjit gibi yaygın olarak görülen enfeksiyonlar vardır. Grip, sıtma, dank humması, sarı humma ve ebola gibi enfeksiyon hastalıklarının tümü sepsis ile sonuçlanabilir.
Sepsise neden olan enfeksiyonların %80’inden fazlası hastane dışında kazanılır. Herkes sepsis olabilir. Özellikle bağışıklık sistemi zayıflamış olan kişiler risk altındadır. Bunlar 60 yaş üzerindeki erişkinler, 1 yaş altındaki çocuklar, kronik akciğer, karaciğer, kalp hastalığı olan kişiler, şeker (diyabet) ya da AIDS hastalığı olanlar veya dalağı olmayan kişilerdir.
Sepsis hastane dışında şuur bulanıklığı, konuşma bozukluğu, ateş, nefes darlığı, gün boyu idrar yapamama, solgun, benekli, rengi değişmiş cilt gibi bazı belirti ve bulgularla belirlenebilir.
Mayıs 2017’de Cenevre’de gerçekleşen Dünya Sağlık Asamblesinde ise SEPSİS ayrı bir gündem maddesi halinde ele alınmıştır. Sonuçta Sepsis önemli hastalıklar listesine alınmış, SEPSİS için ilk defa bir bütçe ayrılmış ve ülkemizin de dahil olduğu çeşitli ülkelerde kabul edilerek etkinliklerin düzenlendiği 13Eylül Dünya Sepsis Gününün kabulü ve daha fazla desteklenmesi kararı çıkmıştır.
Sepsis gerek meme kanseri, akciğer kanseri, prostat kanseri toplamından gerekse kalp krizinden veya felç durumlarından çok daha sık görülmekte ve dünyadaki ölüm oranlarına baktığımız zaman gerek kalp krizi ve bu akciğer, meme ve prostat kanserinden çok daha fazla ölüme neden olmaktadır.
Sepsise bağlı ölümlerin azaltılabilmesi için en önemli noktanın erken evrede hastalığın tanınması ve tedaviye başlanması gerekir. Tanı ve tedavide yaşanacak her 1 saatlik gecikme, sepsisten ölme olasılığını yüzde 8 artırmaktadır. Yapılan araştırmalar, sepsis kaynaklı ölümlerin en az yüzde 10-15'inin önlenebilir olduğunu, erken tanı ve tedaviyle hayatta kalmanın artırılabileceğini göstermektedir. Bunun için genel hijyen kurallarına uyulması, el hijyeni sağlanması, çocukluk ve erişkin aşılama programlarına uyulması, temiz sağlık tesislerine, temiz suya erişim gibi sağlık önlemleri ve hepsinden önce farkındalığın artırılması önceliklidir. Antibiyotik tedavisine ne kadar erken başlanırsa, başarılı olma şansı da o kadar fazladır. Ancak günümüzde mikroorganizmaların önemli bir kısmı, bazı antibiyotiklere karşı direnç geliştirmiştir. Birçok antibiyotikten sepsis tedavisinde yararlanılamamaktadır. Bunun en büyük nedeni, uzun yıllar boyunca antibiyotiklerin bilinçsiz kullanımıdır. Kısıtlama tedbirlerine rağmen ülkemizdeki yıllık antibiyotik tüketimi ve maliyetleri sürekli artmaktadır. Gereksiz ve reçetesiz antibiyotik kullanımı engellenmelidir.